Genel

İletişim Stratejisi Açısından: AK Parti’nin Gençlik Oy’un’u

Marketing Türkiye Dergisi 121. sayısını AKP ve iletişim stratejisine ayırdı. Dönem dönem bloggerların fikirlerine de başvuran MT, aşağıda tam metni bulunan değerlendirmelerimin de bir kısmına yer verdi.

Birileri Ak Parti derken başka birileri ısrarla AKePe şeklinde telaffuz etmekte. Aslında tam burada yani isminden başlıyor AK Parti’nin iletişimi. Merkezinde R. Tayyip Erdoğan’ın olduğu partiyi iki kademede incelemekte fayda var. Bilinen adı ile Selamet Partili insanlarla, modern muhafazakarların oluşturduğu AK Parti, tabandan beslenip tavana yayılan bir strateji ile dikkat çekiyor. Çok uzun zamandan sonra tek başına iktidar olmayı başaran partinin sadece muhafazakar insanlardan beslenmediği de aşikar. Seçim döneminde Avcılar – Esenyurt’ta bulunuyordum. Ağırlığını Kürtlerin oluşturduğu bu bölgedeki insanların, rahatlıkla şunları söylüyor olmasına şahitlik etmiştim:

“Görünen o ki, bizi temsil edecek partinin meclise girmesi zor. O halde biz de hakkımızı korumasa bile bizi ezmeyecek olan damadımız Tayyip Erdoğan’a oy veririz.”

R. Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki çalışmaları ve çıkışları ile “güven” duygusunu yüreklere salmıştı. Bir de şiir okuduğu için 10 ay hapislik olayı ile haksızlığa uğradığını düşünen tüm insanların belleğine kazındı. “O da bizden biri!” mesajını algıladı insanlar. E buna bir de Karadenizliliğin ve Kasımpaşalı olmanın verdiği “bıçkın delikanlı” yönü eklenince, liderliğe soyunması hiç güç olmadı. Erbakan döneminde bile dikkatleri üzerine çeken, umut vaat eden, başarılı siyasetçilerin menzili AK Parti olunca, sarsılmaz tahtın gücü perçinlenmiş oldu. Sivas’tan Abdüllatif Şener, Kayseri’den Abdullah Gül, Ankara’dan Ali Babacan, Manisa’dan Bülent Arınç ve birçok isim hiç de küçümsenmeyecek yetkinlikte bürokratlardı. Sandıktan ezici çoğunlukla çıkması ile birlikte büyük beklentiler içine giren halk, onları ilk defa AB sürecinde gördü ve “Doğruyu yapmışız!” dedi. AB süreci boyunca sadece yurda değil, yurt dışında da büyük sınav veren AK Parti, alnının akı ile süreci yönetmeyi bildi ve dosta da düşmana da “40 yılda alınan mesafenin iki mislini birkaç ayda verdiler!” dedirtti. Ekonomideki göstergeler daha birinci yılını dolduran hükumete güvenin yersiz olmadığını gösterdi. İş dünyası halinden oldukça memnundu.

Ancak kendilerini meclise taşıyan taban, onlardan “başörtüsü” problemini çözmesini beklerken, konunun sürekli gündem dışında bırakılmasına içerledi. Taban zayıflamaya başlarken, yerinde boş boş durmayan parti, odağını “genç”lere çevirdi. Gençlik kollarının üzerine oynadığı kartı, tam zamanında oynamıştı. Diğer partiler ise aksattıkları bu kitlenin yeni seçimlerde kendilerinin başına taş gibi düşeceğini görememiş olmalı ki, seçimlere birkaç ay kalan şu dönemde paçaları tutuşmuş olarak faaliyetlerine hız vermeye başladı.

Aslında ekonomi ve yurtdışı siyaseti ile bunca meşgul olan AK Partinin hangi arada ve hangi stratejistin aklı ile “genç”lere yöneldiğini bulmak da zor olmasa gerek. Bünyesine kendisi gibi düşünmese bile, alanında uzman olan insanları katmayı bilen AK Parti’nin Edibe Sözen gibi bir isimle yoluna devam etmesi çok mantıklı ve akıllıca. Reklam kampanyalarını yürüten Arter reklam ajansı da, çok profesyonel olmasa bile bir ajanstan bekleneni verme kararlığında oldu hep. Şimdilerde Ali Taran ile çalışacağına kesin gözüyle baktığım AK Parti, daha iyi bir seçenek olmadığını düşünen bu kitle tarafından, tekrar mecliste tek başına iktidarı oynayacağa benzer.

İnsanlar kendi aralarında konuşurlarken her ne kadar hükümete ağır eleştiriler sunsalar da, ekonomik olarak rahatlığın içlerindeki sesi yönlendireceğinden de kuşkum yok. %50′lerde seyreden enflasyonun son yıllarda tek haneye düşmüş olmasını rakamsal olarak okuyamayabilir halk. Ancak pazara her çıktığında filesini doldurup eve gitmenin, muz-kivi gibi lüks sayılan meyveleri haftada birkaç defa evine götürmenin, yılda iki defa kıyafet alabilirken şimdilerde ayda bir kıyafet alabilmenin hazzını, çözülemeyen diğer sorunlara tercih edecek izlenimi veriyor bana. En azından ömrünün 20 yılını SHP ve CHP’ye adamış babamın oyunu AK Parti’den yana kullanacağını bilmek, bu tahminlerde yanılmadığımı ispatlıyor.

AK Parti gençlere yönelerek nasıl akıllıca davrandı ise, son zamanlarda üzerindeki ölü toprağından sıyrılmayı da bilmeli. Kendisine dargın konumdaki kitlelerden ufak ufak gönül almaya başlamalı. Kötü günler için elinde sakladığı bir proje varsa onu ortaya çıkarmalı ya da böyle bir proje ile çıkış yapmalı.

Comment here