Genel

Vakit Tamam Seni Terkediyorum!

Tasavvufi eserlerin bazıları der ki; az zamanda nostalji yapmaya başlamak kıyamet alametlerindendir. Liseyi bitireli çok değil 11-12 sene oldu ama şimdiden ne çok şey değişmiş demekten kendimi alamıyorum. Ama sık sık kendimi, ” Bizim zamanımızda böyle miydi ya?” derken yakalıyorum. Ya da bir obje, bir yer, bir koku geçmişi getirip bugünün koridorlarında aheste aheste sergileyebiliyor da, “ne günlerdi o günler” dedirtiyor. Uzun zamandır TV izlemiyorum. Arada bir denk gelirsem de, reklamları ve birkaç mühim programı izliyor, bırakıyorum. Dizi izlemek kültürümse, sanırım Sıdıka’dan sonra bitti:) Evine ziyarete gittiğim bir arkadaşım, sevdiği diziye takılınca ben de blog turuna çıkmıştım. Bir ara bir tını kulağıma gelince, kumandayı alıp sesini açışıma arkadaşım da şaşırdı doğrusu. O tını öyle bir tını, o şarkı öyle bir şarkı idi ki; geçmiş gelip tel tel gözümden geçti desem yeridir. Ahmet Kaya yaşıyordu o vakitler. Benim de pek bir hayranı olduğum, her şarkısını ille de bildiğim ve söylediğim ustaydı. O bambaşka bir sanatçıydı benim için. Siyasi yaşamıyla ilgilenmediğim, şarkılarını ve yorumunu sevdiğim adam.
Dizinin adı, Aliye ve sanırım sezon finali olayı vardı. Kıraç, “Vakit tamam seni terkediyorum” derken, ben de birçok Ahmet Kaya hayranı gibi sesli sesli parçaya eşlik ediyordum. Geçen haftalarda Ali Atıf Bir, sanatçılardan hangileri markadır, araştırmasını yayınlamış ve orada iyi bir oranla Ahmet Kaya’yı görünce şaşkınlığını satır aralarına koymayı ihmal etmemişti. Aslında şaşırmamak gerekiyordu. O sadece şarkı söyleyicisi değildi. Her şarkısı bir anlam, bir yaşam olan adamdı. Siyasi fikri her ne olursa olsun, herkesin en az birkaç şarkısını bildiği, tanıdık bir adamdı. Öyle ki, ölümü bile bir şehir efsanesine,üstelik kısa bir sürede, dönüşmüştü. Ölmediğine inananların yanısıra, O’nu gördüğüne yemin edenleri bile gördüğümde buna nerdeyse ben de inanacaktım.
Anlayacağınız vakit çabuk geçiyor ama birileri geleceğe kalmayı başarıyor. Bakalım gelecek bizlere ne getirecek diye beklemek ya da geleceği inşa etmek(!). Yusuf Hayaloğlu ve Ahmet Kaya. Bir sanatın geleceğini inşa ederken, biri diğerini tamamlamak üzere gönderilmiş gibilerdi. Yani doğru takım arkadaşıydı Hayaloğlu. Her neyse, bir şarkıdan buralara dek geldim. Uzatmayayım ama ben daldım gitti:)) Şimdilik bu bir veda havasıdır deyip, postu bitireyim ve şarkıyı dinlemeye başlayayım.

Vakit tamam, seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan, kanmadım sevgiye.
Korkulu geceleri sayar gibi
Birdenbire bir yıldız kayar gibi
Ellerim kurtulacak ellerinden
Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
Aşk sabitti gülse hiç dermedik
Bul kendine kuytularda hadi dal
Seninle bir bütün olabilirdik
Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal
Hoşçakal canımın içi, hoşçakal
Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal.

Comment here